Pandemi ve Çocuk
Çocukluk, yaşanan döneme göre evirilen bir kavram haline geldi. Öyle ki her çocuk gibi her çocuklukta bir değil diyebiliyoruz. Bunu belirtmemizde ki etken, kitlenin artık çocukluk yapamaması değil tabii. Asıl konu çocukluk evresinde gerçekleştirilen eylemlerin değişmesinin yanı sıra yaşanan sıra dışı olaylardır. İçinde bulunduğumuz pandemi süreci bunu net bir şekilde tanımlanıyor.
Bu dönemler de insanlar hem bedensel hem de zihinsel olarak bazı tepkiler verirler. Buna örnek olarak kaygıyı ele alabiliriz hatta belirsizlik ve yetersizlik durumları kaygının devam etmesini sağlayan etkenler arasında yer alır. Yaşadığımız süreçte belirsizlik hala sürüyor. Bu belirsizlik ve kontrol hissinin kaybı insanlığın genelinde bir kaygının sürekliliğini oluşturuyor.
Pandemi sürecinde çocuklar yetişkinler gibi kendilerini düzenlemek, hislerini regüle etmek, yaşadığı kaygıyla ve duygu durumlarıyla başa çıkmak için yetişkinleri örnek alabilirler. Dolayısıyla yetişkinlerin kendilerini ne kadar kontrol ettikleri bu noktada çok önemli. Bir o kadar da durumun çocuklara aktarılması esnasında çok basit bir dil kullanılması ve sürecin getirdiği sorumluluğu bütün gerçekliğiyle aktarmak gerekiyor. Sonuç itibariyle günün şartlarının getirisi olan yaşayış biçiminden etkilenen sadece genç, yetişkin ve yaşlı kesim değil. Sürecin bizleri dâhil ettiği koşullara adapte olurken zorlananlar arasında çocuklar da var. Hele ki hayal dünyaları sınır tanımazken onların sınırları olan bir alanda daha fazla zaman geçirmeleri gerektiği gerçeği varken onları yok sayamayız.
Çocukların, çocuk olmaları için yer ve zamana ihtiyaçları yoktur lakin tamda bu noktada ebeveynler devreye giriyor. Ana konunun çocukların temel ihtiyaçlarının giderilmesi olmadığını belirtmek istiyorum. Sahip oldukları duyguların gelişme evresinde olmasına karşın incinebilmesi ve onarılması da mümkün. Düşüncelerini ifade etmek isterler; ne kadar mantıklı olup olmadığına bakmaksızın ele alınması gereken düşünceleri vardır çocukların, nitekim anasınıfında arkadaşıyla paylaşsa o da aynı tutumu sergiler. Kendini ifade ederken karşısında onu dinleyenlerin varlığını önemser. Çocuklar, fikrin ne noktaya ulaşacağını ya da getirisini önemsemez. İfade ettiklerinde aslında elde etmek istedikleri küçük de olsa bir onaydır. Çocukların artık daha fazla dinlenilmeye ihtiyaçları var çünkü çocuklar eskisi gibi kendi alanlarında değiller; oyun halkaları kurulmuyor, oyuncaklar paylaşılmıyor böyle olunca hislerini de aktaramıyorlar.
Salgın günlerinde çocukları anlamak için ekstra çaba sarf edilmeli. Çocukların kendileriyle aynı çembere alınması bu süreçte hem psikolojik hem de bedensel olarak sağlıklı olarak çıkmayı sağlayacaktır. Öz denetim becerilerinin gelişmekte olduğu, pek çok becerinin daha yeni olgunlaşmaya başladığı evrede ailelerin desteği çok önemlidir. Çocuklar ile bağları kuvvetlendirip, yapılacak aktivitelerin çeşitlendirip artırılması gerekir. Zihnen uğraştırıcı etkinlikler kaygının azalmasını sağladığı için bu kriz fırsata çevrilmelidir.
Hüsna Elif ADA